Jiddu Krishnamurti Korku Üzerine

Author: Eyüp Köse / Etiketler: , ,


Korku nedir ? Korku bağımsız bir şekilde değil, yalnızca bir şeyler ile ilintili olduğu sürece varolabilir.Ölümden, bilmediğim bir şeyden nasıl korkabilirim? Ben sadece bildiğim bir şeyden korkabilirim. Ölümden korktuğumu söylediğimde gerçekten bilinmeyen bir şeyden mi,ölümden mi korkuyorum? Yoksa bildiğim şeyleri kaybetmekten mi? Benim asıl korkum ölüm değil fakat sahip olduğum şeylerle olan ilintilerimi kaybetmemdir.
Şimdi benim sorum, ailemizi,saygınlığımızı,kişiliğimizi,banka hesabımızı, iştahımızı vb. kaybetmemizin korkusu olan bilinenin korkusundan nasıl özgür olacağımızdır.Korkunun bilinçten kaynaklandığını söyleyebilirsiniz fakat bilinciniz sizin kendi şartlanmanızla şekillenir, yani bilinç halihazırda bilinenin bir sonucudur.Peki ne biliyorum? Bilgi, şeyler hakkında fikir,düşünce sahibi olmak ve bilinenlerle ilintili mantıksal bir bağa sahip olmaktan başka bir şey değildir.Fikirler, meselelerin çözümlemelerine cevaben tecrübelerin bir sonucu olan yaşanmışlıklardır.
Bilinenden korkuyorum, yani insanları,şeyleri,fikirleri kaybetmekten, kendimi keşfetmekten, boşluğa düşmekten korkuyorum.Kaybolmakla, kazanamamakla ve daha fazla zevk alamamakla ortaya çıkan acıdan korkuyorum.
İşte bu acının korkusudur.Fiziksel acı sinirsel bir tepkidir.Fakat psikolojik acı, ben bana memnuniyet veren şeylere sıkı sıkıya bel bağladığımda bir başka şeyin veya bir başkasının onu benden çekip alabilme ihtimali sonucu ortaya çıkar.Psikolojik birikimler rahatsız edilmedikleri sürece psikolojik acıyı engellerler bu da demektir ki ben,herhangi bir ciddi rahatsızlığı engelleyen bir tecrübeler ve birikimler yığınıyım ve rahatsız edilmek istemiyorum.
İşte bu yüzden onlara(birikimlerime,tecrübelerime) el uzatacak birinden korkarım.Bu nedenledir ki korkum bilinendendir.Acıları defedip, kederleri engelleyerek topladığım fiziksel veya psikolojik birikimlerimdir korkum.Fakat keder, psikolojik acıyı engellemek için birikim yaptığımız,tecrübe kazandığımız sürecin bir parçasıdır.Bilgi de acıyı engeller.
Tıbbi bilginin fiziksel acının önüne geçtiği gibi, inançlarda psikolojik acıya mani olur.Bu nedenledir ki, her ne kadar hakkındaki gerçekliğe dair kusursuz bir bilgimiz veya somut bir kanıtımız olmasa da inançlarımızı kaybekten korkarız.Bazı bana yutturulan geleneksel inançları yadsıyabilirim çünkü kendi yaşanmışlıklarım bana güç,güven ve anlayış verir.Fakat yine, bu tür inançlar ve bilgiler az önce anlattığım şekilde kazanılmıştır - acıyı engelleyerek.
Korku, kaybetme korkusunu yaratan bilinenin birikmişliği olduğu sürece varolur.Bu yüzden bilinmeyenin korkusu aslında birikmiş bilineni kaybetmenin korkusudur.Birikim değişmez bir şekilde korku demektir, ki sırası gelince acıya dönüşür; ve "Kaybetmemeliyim!" dediğim anda alın size korku.Niyetim acıyı engellemek olsa da, acı birikimin özünde olan bir şeydir.Sahip olduğum şeyler,(birikimlerim) acı olan korkuyu yaratır.
Savunma yapma içgüdüsü saldırıyı doğurur.Fiziksel bir emniyet isterim bu yüzden silahlı kuvvetleri gerektiren bir egemen hükumet kurarım ,ki bu da savaş demektir, güvenliği ortadan kaldırır.Her ne zaman kendini koruma arzusu varsa, korku vardır.Emniyet istemenin yanlışlığını gördüğümde artık o konuda birikim yapmayı durdururum.Fakat siz bunu gördüğünüzde birikim yapmaktan başka elinizden bir şey gelmiyorsa bunun nedeni gerçekten görmemenizdir,çünkü, doğal olarak, birikim de acı vardır.
Korku birikimsel süreçte varolur ve bazı şeylere olan inancımız birikimsel sürecin bir parçasıdır.Çocuğum ölür ve kendimi bu süreçte psikolojik olarak rahatlatmam için reenkarnasyona inanırım: fakat, bir çok inanma sürecinin başında kuşku vardır.Görünüşte şeyleri biriktiririm ve savaşa yol açarım; içten içe inanç besler ve acıya neden olurum.Banka hesaplarına sahip olmak, zevk almak vesaire için emniyette olmak istediğim sürece, bir şey olmak istediğim sürece, psikolojik veya fiziksel olarak acı ortaya çıkar.Acıyı engellemek için sergilediğim eylemler bana korku, acı getirir.
Korku, ben belli bir kalıba girmek istediğim zaman ortaya çıkar.Korkusuz yaşamak, kalıplar olmadan yaşamak demektir.Belli bir yaşam şeklini benimsediğim zaman bu, korkunun kaynağıdır.Zor olan şey sınırları çizilmiş bir hapishanede yaşama isteğimdir.Peki duvarları kıramaz mıyım? Bunu ancak gerçeği gördüğüm zaman yapabilirim; bu tutsaklık, korkuya neden olur korku da hapishanenin duvarlarını daha da güçlendirir.Eğer korkunun tutsaklığından kurtulmak için duvarları kırmam gerektiğini söylersem o zaman sadece uzun vadede korkuya sebebiyet verecek başka bir kalıba girmiş olurum.
Duvarları kırmak arzusuyla harekete geçtiğim herhangi bir eylem sadece bir başka kalıbı yaratacaktır, bu da korku demektir.Peki korkuya yol açmadan, onunla ilintili, bilinçli veya bilinçsiz herhangi bir eylemde bulunmadan duvarı nasıl kırabilirim? Bu şu anlama gelir ki,duvarı kırmak için hiç bir davranışta bulunmamalıyım, kılımı bile kıpırdatmamalıyım.Peki kılımı bile kıpırdatmadan sadece duvara bakarsam ne olur? Bu sefer zihnin kendisinin hapishane olduğunu görürüm.Kalıp, kendi için yarattığı başka bir sürekli kalıpta yaşamına devam eder.Zihnin yaptığı herhangi bir şey eski bir kalıbı güçlendirir veya yeni bir kalıbın oluşmasının yolunu açar.Bu da demek oluyor ki zihin korkularından kurtulmak için ne yaparsa yapsın bu yeni bir korkuya zemin hazırlar.
Korkunun kaçabileceği bir çok yol vardır.Bu yollardan en çok kullanılanı kimliktir değil mi ? Devlet'e göre kimliğiniz, topluma göre kimliğiniz...Askeri geçitlerde, dini törenlerde veya ülkeniz işgal edilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anda bu olaylara nasıl tepki verdiğinizi hiç farkettiniz mi ? Kendinizi bir ülkeye, bir oluşa, bir ideolojiye göre tanımlarsınız.Başka zamanlarda vardır ki bu sefer kendinizi çocuğunuzla, eşinizle veya belirli bir eylem veya eylemsizlikle tanımlarsınız kendinizi.
Kimlik bir kendini-unutma sürecidir.Kendimin bilincinde olduğum sürece acının, çabanın ve sürekli bir korkunun varolduğunu bilirim.Fakat eğer kendimi başka bir şey ile, daha büyük, daha kayda değer, daha güzel bir şeyle, yaşamla, gerçekle,bilgiyle,inançla ve bilgiyle tanımlarsam en azından, geçici olarak, kendimden bir kaçış yolu vardır değil mi? Ülkem hakkında konuşursam, kendimi geçici olarak unuturum öyle değil mi? Eğer Tanrı hakkında bir şey söylersem kendimi unutur muyum? Eğer kendimi ailemle, bir grupla, belirli bir siyasi parti ile veya bir ideoloji ile tanımlarsam işte o zaman geçici bir kaçış yolu vardır.

çeviri: eray erdoğan


0 yorum:

Yorum Gönder